Amerika'da 1 Yıl!

1 yıl nedir? 4 mevsimdir, 12 aydır, 365 gün 6 saattir, 52 haftadır, 8766 saattir, 525.960 dakikadır, 31.557.600 saniyedir, 1.893.456.000 salisedir. 1 yıl, demek kolaydır ama yaşaması hiç kimse için kolay değildir. O koca 1 yıl, içerisine ne sevinçler ne acılar sığdırır.
Bundan 1 yıl önce Amerika’ya au pair (çocuk bakıcısı, anne yardımcısı) olarak geldim. 24 yaşımda, yalnız, İngilizce konuşma düzeyim neredeyse sıfır… Hiç tanımadığım insanların evinde yaşamaya geldim. Bana oda verdiler, yemek verdiler, biraz da cep harçlığı… Ne için öğretmenliği bırakıp da başka bir kıtaya çocuk bakıcısı olarak göç ettim? Hiç mi korkmadım, hiç mi çekinmedim? Hem de çok! Fakat kendimde birçok eksik hissediyordum. Bir psikolojik danışman olarak dünya görüşümün oluşmadığını ve farklı kültürler, farklı insanlar, farklı diller tanımam gerektiğini hissettim. Evet, bu çok güçlü bir histi. Beni başka bir kıtaya getirecek kadar güçlü…

İnsanın kendi algısında yeni pencereler açması kadar acı veren ve zor olan çok az şey vardır. Başka toprağın insanları ile iletişim kurmak, onların kültürünü birebir yaşamak, onların dünyayı nasıl gördüğünü algılamak ve ön yargılarından kurtulmak! 24 yaşımdan 25 yaşıma, 1 değil de 5 yaş birden almış gibi hissetmemin sebebi de tam olarak bu cümlelerde yatıyor. Kendimi bu yeni ortamda tek başıma hayat mücadelesi verirken buldum ve bu beni olgunlaştırdı. Oldum, demiyorum ama oluyorum. Bir de tipik, koruyucu bir Türk ailesinden geliyorsanız, rahatlıkla “Ben hakikaten başardım be!” diyebiliyorsunuz.
Göçmen olarak geldiğinizde, içinizde büyük bir heyecan ve mutluluk hissediyorsunuz. Hele ki öncelikle NYC’ye gelmişseniz, oranın büyüsüne kapılmamak mümkün değil. Klasik sarı okul otobüsleri,





Central Park, 





gökdelenler,





Times Meydanı,





ışıklar, kalabalık caddeler, sokakta dans edenler… Sadece televizyonda gördüğünüz ünlü markaları ve baştan ayağa o markalarla donatılmış insanları sokaklarda görebiliyorsunuz. Her şey bir rüya gibi geliyor gözünüze. Gördüğünüz her şeye şaşırıyor ve bunu paylaşmak istiyorsunuz. “Ben burada yaşarım be!” diyorsunuz. Kendinizi baştan ayağa gurur ile kaplayıp öz güvenle yürüyorsunuz caddelerde.
Peki, bu 1 sene boyunca hayatımda neler değişmiş, hep beraber bakalım.
İngilizce: Kendimi yabancı dil konusunda oldukça yetersiz ve öz güvensiz buluyordum. “Hello!” denildiği zaman bir “Hi!” bile diyemeyecek kadar ürkektim. Şimdi ise hava alanı, banka, resmi daireler gibi yerlerde gerçekten derdimi anlatacak kadar İngilizce biliyorum. 🙂
Öz Güven: Her zaman kendime güvenen bir birey olmuşumdur; fakat yurt dışı söz konusu olduğu zaman hep uzak durmuşumdur. Hatta Amerika öncesi pratik olsun diye, Yunanistan’a bağlı Midilli adasına internet ve telefon bağlantısı olmadan gidip gelmiştim. Şimdi ise rahatlıkla eyaletler arası otobüs, tren ya da uçakla yolculuk edebiliyorum. Yeni arkadaşlık ilişkileri kurabiliyorum. Buz pateni, kayak, roller coaster gibi yeni deneyimlere kendimi açarak güzel bir yol katediyorum.
Psikolojik Sağlamlık: Amerika’da birçok zorluk yaşadım. İşin içinden çıkılamaz hissettiğim birçok durumdan başarıyla çıktım. Kendi kendimi toparlama gücümü keşfettim. Zorluklar karşısında tek başıma mücadele vererek psikolojik sağlamlık düzeyimi artırdım.
Etkili Problem Çözme Becerileri: Göçmen olduğum için ve de ayrıca Amerikan bir ailenin evinde yaşadığım için birçok problemle karşı karşıya geldim. Beslenme, kişisel hijyen, ulaşım, sosyalleşme gibi birçok temel ve kulağa basit gelen ihtiyaçlarım için bile problem çözmem gerekti. 1 yılın sonunda hak verirsiniz ki, işin neredeyse piri oluyorsunuz. 🙂
Kişisel ve Toplumsal Farkındalık: Kendi ülkeniz gibi sosyal bir devletten çıkıp Amerika gibi kapitalist bir devlete geldiğiniz zaman insanlara, ırklara, dinlere, ekonomiye, siyasete ve kendi ülkenize dahi bakış açınız değişiyor. Önce değerlerinizi korumak adına oldukça katılaştıktan sonra zamanla yumuşuyor ve kendi içinizde bir denge kuruyorsunuz. Bazı şeylerin size özgü olmadığını bazı şeylerin de tamamen size özgü olduğunu idrak ediyorsunuz. Mesela herkes Türkiye’yi biliyor sanıyorsanız, oldukça yanılıyorsunuz demektir. Burada çoğu insan “Öyle bir ülke mi var?” diye şaşkınlıkla tepki veriyor.
İç Denetim Odağı: En başta suçu sürekli karşı tarafa atarak bir savaş veriyorsunuz. Kimsenin sizi anlamadığını, çok yalnız olduğunuzu, herkesin tuhaf olduğunu ve sorunların kar topu gibi büyüdüğünü düşünüyorsunuz. Sorunlar karşısında kimseden yardım alamadığınız bu noktada, suçun her zaman karşı tarafta olamayacağını idrak edip kendinize yöneldiğiniz zaman iç denetim odağınızı etkinleştirmiş oluyorsunuz. Bunu başaramazsanız, başkalarını suçlamaya devam ederek kendinizi olumsuz bir ruh hali ile mutsuz olduğunuz bir yerde yaşamaya zorlarsınız ya da hayallerinizi bırakıp ülkenize dönmekten başka bir çözüm yolu bulamazsınız.
Birçok zorluğu aşmış, hatalarından ve deneyimlerinden ders çıkarmış ve bir sonraki yıla motive olmuş hissediyorum. Bu arada, birkaç ay önce 2 haftalığına Türkiye’ye gidip gelmiştim. Kendimi yenilenmiş hissediyorum. Ailemin, arkadaşlarımın, kendi toprağımın desteğini yadsıyamam.





Yorumlar