Au Pair Olma Kararı

Aslında her şey benim işimde mutsuz olmamla başladı. Ben özel bir okulda psikolojik danışman ve rehber öğretmen olarak çalışıyordum ve işimden gerçek manada nefret etmeye başlamıştım ve bu duygunun şiddeti o kadar yoğun bir hal almaya başlamıştı ki sadece işimden değil, çok severek elde etmiş olduğum mesleğimden de soğumaya başlamıştım. Aldığım maaş yaptığım işe oranla oldukça komikti. Söylemek isterim ki, bir rehber öğretmen olarak, çoğu rehber öğretmen gibi, kendi işimi yapamıyordum. Bazen müdür yardımcısı, bazen fotokopi görevlisi, bazen bir Disiplin Kurulu ve arada sırada da rehber öğretmen oluyordum.

Ben ailemle birlikte yaşadığım için aldığım maaş bana yetiyordu fakat ne evin kirasına ne faturalara ne mutfak alışverişine yardımcı olabiliyordum. Zaten bunu özel sektörde düşük maaşla çalışan herkes bilir. İşinizden kazandığınız parayla işinizde güzel görünmek adına gider kıyafetler, ayakkabılar, çantalar alırsınız. Bunun dışında her gün 90 dakikalık yol yapıyordum minibüsle. Yol parasını da kendim ödüyordum. Okulun bana vermiş olduğu herhangi bir araç ya da yol parası yoktu. Sabah 6 da uyanıp 8'de okulda oluyordum. Akşam da 6'da çıkıyordum. Tabii ki bu normal olarak gözüken saatti. Ben okuldan akşam 9'da da çıktığımı biliyorum. Okulda 3-4 kere kilitli kalmışlığım vardır. Herkes çıkmıştır, müdür dahil olmak üzere ve rehber öğretmen hala çalışıyordur.

Öğretmenlikte 1 senemi bitirdiğimde kendimi çok iyi hissediyordum. Fakat ikinci seneye başladığımda okulda birçok şey değişmişti. İşler iyice üzerime yıkılmaya başlamıştı ve kendimi orada tutacak bir sebep aramaya başlamıştım. Bulamıyordum! "En azından şu var, ben şunu kazanıyorum. En azından şöyle mutluyum." diyebileceğim hiçbir şeye sahip değildim. Evet, biliyorum; iş bulmak kolay değil, elindekinin kıymetini bilmen gerekiyor fakat böyle bir kabullenmiş tavırla hayatım boyunca mutsuz olacağım bir işi yapamazdım.

KPSS ye çalışmamak, o sınava girmemek benim tercihimdi. Her zaman şunu söylemişimdir; KPSS yi kazanıp bir yerlere atanıp oralarda yıllarca yaşayıp çalışmak istemiyorum. Ben yabancı dil sınavına hazırlanıp bir şeyler yapmak istiyorum. Bunu yapmak istiyordum ama nasıl yapacağımı, nereden başlayacağımı, ne kadar para gerektiğini, ne kadar cesaretim olduğunu ve katlanabilecek miyim bilmiyordum. Bu düşünceler aklıma üşüttüğünde 22 yaşındaydım. Kendime çok genç olduğumu, enerjimin olduğunu, okuyan bir insan olduğumu, sağlığımın yerinde olduğunu, istersem her şeyi yapabileceğimi ve istekli olduğumu söyleyerek kendimi motive ediyordum. Ara sıra bu hevesimi unutup işime tamamen yoğunlaşıp dil çalışmalarını bıraktığım da oluyordu ama bana bir hatırlatıcı olarak ülkemizin ekonomik durumu gelmişti. Aldığım maaşla hiçbir yere tatile gidemiyor, istediğim kadar kitap alamıyor, sinemaya gidemiyor, istediğim deneyimleri yaşayamıyordum. Tatilden kastım doğal güzellikleri görmek, ekstrem deneyimler yaşamak yani kısacası genç olmanın getirdiği hevesleri yaşamak ve fırsatları kovalamaktı.

Boş durmuyor, kendi bölümüm olan PDR ile alakalı eğitimlere gidiyor ve sertifikalar alıyordum. Bir yandan da yurt dışına nasıl giderim, nasıl dil eğitimi görürüm bunları araştırıyordum fakat baktığım her dil okulu inanılmaz pahalıydı. İrlanda dışında çalışma izni veren ülke bulamamıştım. Irlanda sadece part-time olarak çalıştırıyordu ve İngilizceniz yeterli değilse en başta iş bulmanız zordu. Babamla birlikte İstanbul'da bir şirkete gidip oradan dil okulları hakkında bilgi almıştık. Çok ince hesaplardan sonra gidemeyeceğimi anlamıştık, maddi açıdan. Bu yüzden bana au pair programını önerdiler. Anne Yardımcısı olarak Amerika'ya gidiyorsunuz, haftalık 195 dolar 75 cent kazanıyorsunuz, haftada 45 saat bebek, çocuk ya da her ikisine birden bakıcılık yaparak, onların kıyafetlerini ve bulaşıkları yıkayarak, etrafı toplayıp temizleyerek, bir ailenin içerisinde yaşayarak o ailenin dilini öğreniyorsunuz. Yani şöyle bir baktığınızda üstüne para alarak dil öğreniyorsunuz tabii bunun için önce şirkete 950 dolar ödemeniz lazım  ve ayrıca vize için de 195 dolar ödemeniz lazım. Bunları 2018 yılı için konuşuyorum. Uzaktan bakınca gerçekten cazip görünen bir program.

YouTube'a içerik üreten au pair Türk kızlara baktığımızda hepsi çok mutlu ve işlerinden çok memnun. Aslında ben de böyle bir tane kıza kanarak bu işe başvurdum. Tabii o kızın reklam yaptığını bilmiyordum. Bu konuya daha sonra döneriz. Benim bu samimi kızdan dolayı programa bakışım iyice ısınmıştı ve kararımı vermiştim; çocuk bakıcısı olarak Amerika'ya gidecektim ve üstüne para alarak dil öğrenecektim.

Çocukluğumdan beri en büyük hayalim yurt dışına çıkmak, ülkeleri gezmek, yeni diller öğrenmek, kültürleri tanımak ve en çok da İngilizce öğrenmekti. Uzun lafın kısası, beni au pair olmaya iten şey İngilizce öğrenme isteği, başka bir ülkede yaşama deneyimi, işimde mutsuz oluşum, ülkemizin ekonomik durumunun iyi olmaması ve hayallerimi yerimde durarak gerçekleştirmeyeceğimi anlamış olmamdır.
 

Yorumlar

Yorum Gönder